Alanya Kamuoyu ile Ulusal ve Uluslararası Takipçilere Açık Mektup
Basında Turistin Sağlığı Hakkında Çıkan Haberlere İlişkin Görüş Yazımızdır
20 Temmuz 2025
Ahmet Girgin – Alanya Sağlık Turizmi Derneği Başkan Yardımcısı

Son günlerde yerel basın ve sosyal medya platformlarında yer alan; Alanya ve Antalya bölgesindeki bazı sağlık kuruluşları ve oteller üzerinden gündeme gelen “turist sigortası suistimali” iddialarını üzüntüyle takip etmekteyiz. Alanya Sağlık Turizmi Derneği olarak, yalnızca bölgesel bir sağlık yapısı değil, aynı zamanda ulusal ve uluslararası birçok sağlık turizmi sürecine aktif katkı sunmuş, 10 yıllık geçmişi olan bir sivil toplum kuruluşuyuz.
Derneğimiz, 2015 yılındaki kuruluşundan bu yana özellikle kitle turizmi destinasyonlarında turistlerin ani rahatsızlıklarına çözüm sunan sağlık kuruluşlarının; şeffaf, genel temelli, kaliteli ve genel kitle turizmi yapan bir ülke adına şeffaf ve rayiç bedeller üzerinden bu hizmetleri yürütmesini; aynı zamanda ani rahatsızlanan turistlerin hem kamuda hem özel sektörde hızlıca sağlık hizmeti alıp Türkiye’nin güvenli bir ülke olduğunu hissetmesini ve sağlık alanında parlayan bir ülke imajının sürdürülebilirliğini savunmak amacıyla kurulmuş bir dernektir.
Geçmişte de benzer sorunlarla karşı karşıya kaldık. Özellikle Batı Avrupa sigorta şirketlerinin yüksek teminatlı poliçeleriyle ülkemize gelen turistlerin sağlık süreçleri, yalnızca özel sektörde değil, kamu hastanelerinde dahi ciddi sıkıntılara yol açmıştır. 2015 yılında Sağlık Bakanlığı tarafından, sahil bölgelerinde kamu hastanelerinde yürütülen “turistin sağlığı” süreçleri, İspanyol kökenli bir özel firmaya devredilmiştir. Bu uygulama sürecinde, kamu hastanelerimizde üretilen sağlık hizmetleri çok yüksek bedellerle yurt dışındaki sigorta şirketlerine fatura edilmiş, bazı kamu hastanelerimiz ise yabancı sigorta firmalarının kara listesine alınmıştır. Dernek olarak, o dönemde bu yanlış uygulamaların durdurulması için etkin bir biçimde süreci takip ettik ve sonlandırılması için önemli katkılarda bulunduk.
Kamu hastanelerinde bile bu tür sistemik sorunların yaşanmış olması, sağlık hizmetlerimizin uluslararası sigorta sistemlerinin dengesiz ve kontrolsüz etkilerine karşı ne kadar savunmasız kalabildiğini açıkça göstermektedir. Bu durum, yalnızca bugünü değil, gelecekte Türkiye’nin sağlık turizmi pastasından alacağı payı da tehdit eder niteliktedir. Çünkü ilerleyen dönemde sağlık turizminin hedef kitlesi artık yalnızca saç ekimi, diş tedavisi veya estetik uygulamalar değil; yaşlı nüfus, radikal cerrahi gerektiren vakalar ve onkolojik hastalar olacaktır. Bu da uluslararası sigorta firmalarıyla sağlıklı, denetlenebilir ve hakkaniyetli bir ilişki kurulmasını zorlaştırır.
Bugün de benzer nitelikte bir yapı ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Otellerin içerisinde faaliyet gösteren sağlık birimlerinin, adeta bir hamam, market, dövme stüdyosu veya araç kiralama noktası gibi gelir getirici ticari işletmelermiş gibi değerlendirilerek; çok yüksek bedellerle özel hastanelere, kliniklere ya da muayenehanelere kiralanması, sağlık hizmetinin doğasına tamamen aykırıdır. Bu alanların sezon öncesinde “ön satış” mantığıyla pazarlanması; bu satışlar karşılığında otel yönetimlerinin kendilerine ve üst düzey yöneticilerine ücretsiz sağlık hizmeti talep etmesi gibi uygulamalar, etik çizgileri aşarak sistemsel bozulmaya neden olmaktadır.
Bu yapılar içerisinde turistin yaşadığı ani bir sağlık sorununda alacağı hizmetin, tıbbi gereklilikten ziyade ekonomik beklentiler doğrultusunda yüksek tutarlarla faturalandırılması; turistin güvenini zedelemekte ve ülkemize yönelik “Türkiye’ye gidiyorsanız hastalanmayın” algısının Avrupa kamuoyunda yeniden yayılmasına zemin hazırlamaktadır.
Sağlık turizmi ile kitle turizmi bugün iç içe geçmiştir. Eğer bir turistin sağlık hizmetine erişimi ve bu süreçte güven duygusu zedelenirse, sadece sağlık turizmi değil, ülkemizin genel turizm potansiyeli de doğrudan zarar görür. Ne yazık ki 2017 yılında çıkarılan “Uluslararası Sağlık Turizmi ve Turistin Sağlığı Hakkında Yönetmelik”te ve 26 Nisan 2025’te yayımlanan yeni yönetmelikte, bu alanın en önemli aktörlerinden olan “asistan firmalar”ın faaliyetlerine yönelik hiçbir tanım, kural ya da denetim mekanizması yer almamıştır. Oysaki, 30 yıla yakın bir süredir bu sistem Türkiye’de aktif olarak işlemektedir.
Bizler, Sağlık Bakanlığı’nın acilen Turizm Bakanlığı ile iş birliği içinde hareket ederek bu konuda ciddi bir düzenleme yapması gerektiğini düşünüyoruz. Turistin sağlığı ve asistan firma ilişkileri, şeffaf, denetlenebilir ve uygulanabilir kurallarla yönetmeliklerde açıkça tanımlanmalı ve disiplin altına alınmalıdır.
Bugün, bu haberler doğruysa cezai süreçler hızla başlatılmalı; yanlışsa da bölge turizmini gölgeleyen bu iddialar karşısında kamuoyu net bir dille bilgilendirilmelidir. Türkiye’nin sağlık turizminde kararlı, sorumlu ve etik değerlerden taviz vermeyen bir ülke olduğunu hem iç kamuoyuna hem de uluslararası platformlara göstermeliyiz.
Sürdürülebilir sağlık turizmi ve güvenli turizm konularında şeffaf, etik ve güncel yaklaşımıyla sektöre katkı sunan yerel basın temsilcisi Yeni Alanya Gazetesi’ne duyarlılığı için teşekkür eder, çalışmalarında başarılar dileriz.
Kamuoyunun bilgisine sunarım.
Saygılarımla.
Ahmet Girgin
Alanya Sağlık Turizmi Derneği
Başkan Yardımcısı